Demir kapı gıcırdadı ve salih evine girdi.
Onda diğer insanlarda olmayan bir yetenek vardı, ne rüya görmek istediğini kendisi seçiyordu.
Salih bir şeyler atıştırdıktan sonra, doğru yatağına gitti, ışıkları kapattı ve en sevdiği rüyayı görmek için kafasını yastığa koydu.
Yaklaşık beş yüz kere, '' seri katilim '', '' seri katilim '' diye sayıklayarak uykuya daldı.
Rüyasında, sanatın kalbi, hümanizm'in doğduğu yer, italyadaydı.
Yanında, siyah saçlı siyah sakallı, yüzü küçük, içeriye gömük, usta bir kâtil ile hafif tombul, sarı saçlı ve saçları süpürge gibi kafasından fışkıran bir piyanist ve aynı zamanda kâtil vardı.
Yıl başı günü, üçüde sadece birilerini öldürmek için gerekçe arıyordu.
Piyanist, ağzından dumanlar çıkarak, '' Bakın şunu öldürelim, boyu çok uzun '' dedi, fakat diğerleri onaylamadı.
Ufak evlerin, girilebilir camlarına bakarak yürüyorlardı, bir evde isânın indiği çam ağacının olmadığını fark ettiler,
Hepsi birbirne baktı ve soğuk bir yüz ifadesiyle camı kırdı piyanist, fakat salih içeriye girmedi, o öldürmekten değil izlemekten zevk alıyordu.
gayet normal bir şekilde, içerideki ''Dinsizin'' boynunu kesip yavaşça yere bıraktılar.
tam evden çıkacaklarken, evin solundaki pencere açıldı ve içeriden neşeli bir kız çıktı elinde sigarası ile salihi görmezden
gelerek, '' Ahh komşu, bişeyler çalsana '' dedi, önce durumu anlamadılar, salih kâtil dostlarının içeride olduğu camdan kafasını uzattı,
duvara dayanmış bir piyano gördü, anlaşılan öldürdükleride piyanistdi, göz ucuyla piyanoyu işaret etti piyaniste, siyah ve parlak bir piyanoydu.
Piyanist başladı öldürmekten aldığı hazın şiirini çalmaya, camdaki kız daldı bir boşluğa, Salih, '' İstersen bizde şarkı söyleyerek eşlik edelim '' dedi, kız aniden kafasını döndü salihe, üç saniye yüzüne baktı salihin, '' Tamam, olur '' dedi.
Bir şarkı tutturdular, şarkı hiç bir dilde değildi, ikiside aynı şarkıyı, aynı ezgide söylüyorlardı..
Salihin, kıza karşı sıcak bir duygusu vardı, fakat bilinen hiç bir duygu değildi bu.
Ne aşk, ne dostluk, ne de sevgi, ama kalp atışları üç yüz beygir gücündeydi salihin.
Daha fazla dayanamadı ve atladı kızın dudağına, kız önce sersemledi sonra oda bıraktı kendini salihe.
Salih aceleyle evin camından içeri girdi, camı kapatıp, usulca kızın üstündeki geceliği çıkardı.
Memelerini avuçladı kızın, dudaklarını sırıl sıklam etti, yer yüzünde hiç bir canlıdan ve tanrıda olmayan bir şehvet ile sevişiyorlardı.
Salih, arabaların gürültüsüne uyandı, yeniden uyumaya çalıştı ve başardı.
Yine aynı yerdeydi fakat bu kez rüyada olduğunun farkındaydı, acı sesle, '' SEN RÜYASIIIN '' diye bağırdı, kız sadece gülümsedi.
ardından yeniden uyandı salih, '' YETEEEEERR '' diye haykırdı, yeter..
dört döndü uyumaya çalıştı, fakat hiç bir rüyasında aynı kızı göremiyordu.
Bir rüyasında kendini trenin karşısında buldu, hiç kaçmaya çalışmadı trenden, ışık gittikçe büyüdü, büyüdü, en sonunda heryer bembeyaz oldu.
Salih komşuları tarafından, karşı duvara yapışmış kanlar içinde, '' Yaşıyorum '' , '' Yaşıyorum '' diye sayıklarken bulundu ve ardından sesi kesildi...